İzim Kalır

Kartopundan çok sıcak, bana dokunuşundan hayli soğuk şu an,
Zamanın donma derecesini aklım almazken, kalbim ne denli çocuk...
Gitme isterim, aklım silmeye yatkın,
Bilmelisin ki elimde çapam atılmaya hazır, zinciri kayıp,
Kaldırımda beklerken akıp giden zamanı,
Yolun ortasına atılmış gibi ruhum, çarptığım her dokunuşun bir kaza...
Çöplüğünden çıktı bir kez kara kedim, dört ayak düşlerimle gezinirim,
Ne mutlu ki korkarsın sen de, ne mutlu ki varsın,
Bir çıplağın son kalesi gibi ayıplarımı ayıklarsın,
Aldığım haplar olsan, seni her dakika başı yutsam,
O kadar çok olsan ve ben taşana kadar dolsam, kaybolsam,
Yaşamış en mutlu insan olsam...
Sonra dönüp sana baksam, bulurmuyum emanet izimi...

Yolumun İçine Dikenler

Sorunun bir parçasıdır virgül, anlattığını bilir eksik neyse,
Kasvetinden gelir yağlıboya bir tablonun eşsizliği,
Kalın fırça darbeleri bir kadının bedeninde...
Kasıtı varsa hayat vermenin, katili annedir bütün bir hayatın,
Delinmiş bir palto her çöpe atıldığında, hayatı delinmiş biri yağmurdan korunsa da,
Özlemi yoktur sıcak odalara, nabzı soğuk atar, gözleri donuk bakar...
Olan olmuştur şu hayatta, sonrasına bakılır,
Gelinen yerden bir geçmişe bir tersine çoğalınır,
Alınan her nefes tükendi sayılır, ardı sıra bırakılır,
Aslında zaman geride kalır, yolun yürür senin tersine,
Ardına bakan tökezler, sonra döner belki de,
Bekleyişini anlarım, ben o sokaktan hiç çıkmadım,
Kaba bir davranışın ardındayım, burada kalmalıyım,
Zahmetim kendime, kapımı çalmadan kaçar bahar,
Çıkmazlarımın eli kolu bağlı, benim elmalı jöleden bir kalbim var...
 

Sevgilerimi Kaybettim...

Tüm sevdiklerimle kavrulurken yangının ortasında,
Denizin tüm suyu içimde buhar olurken,
Sargılarımdan soyunurken ve canımın yanması biraz olsun beni durdurmazken,
Kamçımın ardında ben, vurduğum yerde gene bir ben varken,
Kanım akarken damla damla, gözüm yaşlıyken savura savura,
Hoyrat bir rüzgarın önünde tüm arzulara malup olurken ben,
Sen tuzlu suyun tadına karışmış, yüzümden akarken,
Sen etimin her yerinde gezinmiş beni terk ederken,
Sen girdabına birini daha sokmaktayken,
Sen göğe, sen suya, sen taşa dönüşürken,
Geride bir aşk daha kalır ve hayat bir kez daha zor nefes alır,
Biz büyüdük sanırız, zaman anlar bizi sanırız,
Biz başka bir aşk olur sanırız,
Biz kalırız sanırız,
Biz gene biz olur, tekrardan okunuruz,
Biz yol alır, Tanrı bizi affeder sanırız,
İçimizden geçenleri özümüz sanırız,
Toprağa girmeden hesap sorulmaz sanırız...
Tüm sevdiklerimle birlikte kavrulurken ben,
Sen bir avuç külü aşk sanırsın,
Benide aldatırsın...
Gerçeğe dönüşmüş tüm hayallerle birlikte aklımdasın,
Yanlızca, bir defterin çevrilmiş son sayfasındasın,
Ne benden öncesin ne de kimseden sonra...
Artık kalemim kırılsın...
Zamanım elimden alınsın...

Seni Severse Deniz...

Sırtına al yükünü, bavuldan savrulmuş tüm kan ve teri geride bırak,
Bırak ki sancısında ağırlaşan yaşam tek bir darbede senin olsun,
Bir atımlık kahkahan, duvarlarına kazınmış aklınla zindanında son bulsun,
Varlığıyla vardıklarına bir adım yanaşan sevdanı bu kirli ellere nasıl alırım,
Emanetinden hoşnut denizci bırakırsa ardında kokusunu, kalan aklım da çizilmez mi umarsızca,
Taşları attım batmasın kayığım,
Ellerim çapada ama yorgunluğumdan kaçınan ruhum baş edemez sensizken,
Bir şişe şarap biter gözlerimdeki göğe bakarken ben,
Derdimi yazdım satırlara, okundukça silindi hüznü, kabuk bağlandı rüyama,
Serbestsin aşk, git ve söyle ona, affetsin zamanı, affetsin denizleri, affetsin ellerimi...
Serbestken aşk bir isteğim daha var senden,
O dönsün geri... 

Kumsalda

Bir bütünün taneleriyle yaşandı özgürlük,
Yer değiştirdi kum taneleri her dönüşte,
Her bir parça giysi yayıldı kumsala,
İnsan eti arındı kabalığından,
Ruhlar birleşti, gece sustu.

Rüzgarın alıp getirdikleri denizinkilerden serindi,
Hani gün biter ve ıslak hissedersin ya,
Kumsalda adeta terlemişti.
Gözlerim gökyüzünde bir kez gezindi,
Ruhlar birleşti, gece sessizdi...

Geciktiğin her vapurdan...

Geciktiğin her vapurdan atlarım, sanırsın ki yokluğunda boğulurum...
Suyun ağırlığında bir hasretim varsa şanslıyım, zamanım dolduysa okyanusa karışırım,
O alabildiğine mavilikte genede seni ararım; katlanırım ağırlığa, sesimde çıkmaz...
Elimde olsa uçarım; hıçkırıklarım yankılanır vadide, ovada
Gök gürletirim, şimşek çaktırırım da bir damlam inmez yere,
Seni gördüğüm yerdedir bereketim, toprağı değil seni severim her damlada...
Önce kızarsın, sonra kaçarsın olmadı şemsiyeni açarsın ama anlarsın değil mi?
Bir gün beni anlarsın...
Bal peteğinden uzaklarda bir arıysam da hala öz toplarım,
Özlerim taşar, ellerimden kaçarda seninkinde kalır aklım,
Mektubumdan kalma iki satır daha benden sana...
Al elimden geçmişimi, gözümün önünde yırtıp at,
Ben aldığım tattayım; aklımın ucundayım...

Kim Bilmek İster?

Gayret etmelisin yaşamaya,
Nede olsa bilincin var; tasman hazır,
Erdem nedir dense, o sensin; ışıklar altında görünensin,
Lakin ne aydınlık verebilir ne de yansıtır tenin,
Bir araya gelmiş soylu tür çepeçevre sahiptir,
Yürüdüğün yola bile ad verilir sana dair,
Toprak nefes nefese gene de senin için sürülmelidir,
Hayvanlar kaçışır mahşer günü gibi, acısı acın değildir,
Kendini kıstırırsın ya duvardan duvara,
Her şey çevrilmeli ki bilinsin; senindir.
Kim esir? Kimin kaderi var ve kim kefil?
Bir Tanrın olmalı elbet baş harfi kocaman; saygı ardı korkundan.
Yoksa ardında bıraktığını kim temizler,
Kim önünde kucak açmış seni bekler ve kim senin için merhamet eder?
O kadar doldurdun ki aklını zekan kullanılmaz oldu.
Ama kim bana sorunumun çaresini söyler?
Elbette kabulümü örseleyen sistemler…
Gerisini kim bilmek ister?

Yap-Boz

Kanadına cümle buğusu takıldı ve düştün,
Yazdıklarımdan bir soytarı fırladı bak,
Kelebeğin aklı şehrin gerisine saplandı,
Saçlarım ıslak teninde yapışıp kaldı, iyi ki varsın,
Biri çağırır denize, merdivenlerde sevişmesine,
Ötekine el değmez, kendine gelemezsin, sersemsin,
Sabrın nefsinde boyanmış sahte isimle bir resim,
Kim bilir kaça satıldık, kimin fiyatına karar kıldık,
Kimden arttı bu para, kim karışmadı sonrasına,
Resim netleşti, çerçeve büyüdü, insan ötekine bir adım yürüdü,
Kaldırımlar aynı cins taşlarla bezendi,
İnsanlar eklendi birbirine aynı cins diye,
Bir yol ki basamazsın, bir yapı ki kıyamazsın,
Ama bastı insan bir bir kaldırımın taşlarına,
Bol yağdı yağmur sildi tüm izleri,
Unut insanın oğlu, unut bir tek bulutun bildiklerini,
Soyun, yeni güne soyunda ısıt suyunu,
Sokul ısınmış bir kabın içine, etinde su gezinsin,
Hissetme kendini; gevşe, nasılsa biri şarkıda söyler,
Ellerim sınırımdan dışarı, kontrolü elimden alınmış yazılar yazarım,
Şöyle bir uzan ve oku, dinlenirsin, uykun gelir,
Tavrın değişir, paran tükenir, ihtiyaçların azalır,
Değişirsin sende, bir yapbozun parçası olur aklını yitirirsin,
Biri gelir bozar, biri gelir yapar, öteki gelir parçaları toplar,
İnsansan en sonunda bir kabın içinde toplanırsın diğerleriyle,
Kendini bildiğini zannetme, öteki tamamlamazsa seni yansıyamazsın,
Kemiklerin şaşırtmasın, gerçeğin kendisi değilsin,
Kasana kilitle kibritlerini, sakın bitmesin,
Kazandığın tüm zaferlerle sen kesin bu eli kaybedersin,
Hayatın tam aksindesin ve sesini bir sen dinlersin,
Hükmünün bittiği yerde ezilensin unutma,
Tanrına yaslandığın kadar uçurumun eşiğindesin,
Kimse bilmesin, sakın bilmesin, kimse ipin üstündekini görmesin,
Düşenden hiç mi hiç bahsedilmesin…