Çürük Meyva (inadına "a")

Dağıtılmış tüm kartlar, masamda oturan biri var,
Sandalyesini çeksem düşecek sureti,
Yerle bir, terle bir, bir de bir...
Yumruğumu ağır çekim savuruyorum onurumdan ileri,
Kalkan yok, sır yok, gerisi yok...
Dağıtılmış tüm sorunlar, herkesin bir payı var,
Tabağından artakalanlarla sorunum var,
Koksaydım yıkanırdım, sussaydım sıkılırdım,
Yapmasaydım denerdim, gitmeseydim...
Ama gittim ve yoluma devrilecek bir tek ağaç yok,
Sebepsiz denilenlerdir görüntünün ardına gizlenen,
Sebeptir; anlamadıklarımızı arındırmamızda ki çaba,
Bu düzen böyle gitmeli ya, insan bir yolunu bulup sırada durmalı ya,
Kaldırımlar bu yüzden dar yapılır ya, okyanuslar bu yüzden gizemlidir ya,
Sabah simidi nedense bayattır ya, her sabah dert yanacak bir şey bulunur ya,
Bir şey demedim ben ama hani kuş pislese konuşacak konu olur ya,
İşte bunları çıkarınca hayatından geriye kalır bir çürük meyva,
Üstelik inadına meyva...


Öyle Tüttü ki Duman Anlatmam Gerek

Dumanı getirdi aklıma bir garip cigara,
Eskinin boyalı elleriyle "play"e basarken bir elim diğeriyle içtim hayatı,
Hani dut toplardık ya iki adam boyunda,
Bir ayakkabım yetmezdi ağacı sallamaya, ötekini de atardım ya,
Hani dört kafadar bir arada, gecenin karanlığında, sabahın serin sularında,
Kızarmış yanaklarla üçümüz yuvarlanırken biri katılırdı ya,
Saçma sapan nedenlerle gülebilen serserilerdik ya,
Birimizin korkusu hepimizin durağı olurdu ya,
Hani bir aradaydık ya, hani susar susar konuşurduk ya,
Hani sarılırdık ya,
Hani ağlamadan göz yaşı döker, üşenmeden nefes alırdık ya,
Özledim be dost, hani insan yaş alıyor ya,
Başı önüne her düştüğünde hatırlıyor ya,
Hani zamanımız çok tu ya, hani zaman boştu ya,
Kaç kez kudurduk boş yere, hani soğurduk ya bir kucaklaşmayla,
Özledim be dost, pervasızca konuşmayı, sabahları sızmayı,
Şişelerden böceklere yuva yapmayı, sokaktaki kedileri toplamayı,
Topladıklarımızı dağıtmayı, dağıldıkça birbirimizi bulmayı,
İznimiz olmadan duvardan atlamayı, çayımız soğumadan yakalanmayı,
Yakalandık mı kaçmamayı, kaçmadan yaşamayı,
Ertesi gün tekrar yaşamayı, uslanmamayı, sıradan kurtulmayı,
Savruk ama gururla yaşamayı...
Velasıl özledim dost; üzerime sinen dumanın bana hatırlattıklarını...

Zamansız Mevsim Salatası

Bir makas almalısın hayattan, elinde kalmalı gülümseyişinin teri,
Ekşi olsada sabah aldığın ilk tat, çayına bal katmalısın; yüzünü soğuk suyla yıkamalı,
Akşam yemişsen bol kekikli bir et parçası, ertesi gün etine karıştığını unutmamalı,
Parantez içine almalısın tüm gergin anları, ya da hiç kimseye dokunmamalı,
Yuvarlanmış her taştan bir dağın olmalı, güneşin ardına bakmalı, kimseyi zorlamamalı,
Etrafına bir bakın; sokakta çocuklar olmalı, çığlıklarından kendi sesin duyulmamalı,
Anlamasanda farkını mevsiminde salata yapmalı, taze olan duygularınla dostça paylaşılmalı,
Kim ne derse desin yaşamı inadına kucaklamalı, hatta ölümlerden şenlik yapılmalı; kutlanmalı,
İnsanın ağırlığı ruhundan gelir, fazlasını taşımamalı,
Kalem yazdığını bilir, olmayanı aramamalı,
Sevinçlerin çağrısı ıssız olur, varsın olsun; az da olsa mutlu olmalı,
Hayat süreçtir; an değil, asla ayak izlerine takılmamalı...

Tur Bindiren Türün Adam Akıllı Tek Yazgısı

Fikrime damladı ay ışıması, saklı dururken kitaplığından bir roman şahlandı,
Sanat konuşuldu, sanat yontuldu, sanat yoruldu,
Geri kalan insanların ardına düşen gölgeye gökdelen konduruldu,
Sakıncası vardı farazi konuşmanın, anlayan anladı; anlayana saz çalındı,
Kapalı zarfta verildi kaçık insanın yaftası, eline aldı, üç kez katladı,
Tavandan sarkan örümceğin ağı, ipekten gömleğin plastik baskısı,
Devrimin akılda kalıcı sloganı, barikatın ardında kalan anlamı,
Yakıcı bir zamanın akıcı konuşmasında kaybolan sırları,
En üst raftan boşluğa atmalı, aynaların tozu alınmalı, odalar boşalmalı...
Savaşan iki sevgili sevdayı hesaba katmalı, sevişerek insandan arınmalı,
Ete batan tüm dikenler acıya dair korunmalı, zaten hepsi sınıflandı,
Sonunda kimse şaşkınlığa alışamadı, her akıl aynı potada sıkıştı,
Koca bir dünya boşu boşuna yol aldı, hayat zorlandı...

Stifado*

Demine dayanamayan çay yaprakları kaybetti yaşamını,
Suyun ahenkli dönüşümü sırasında,
Her bir yağmur damlası aynı yolun farklı kollarında,
Düşmekteydi sokağa bakan pencerenin kadrajında,
Bir kedi kovalandı, tutumlu bir aşk kaçamağı sırasında,
Yemekte arpacık soğanları, sessizlikte kabak çekirdeği çıtırtısı,
Bir çok aşk çıkmazı zorlandı, hepsi kaybetti, hepsi kazandı,
Sıralanmıştı hayatlar bir dizi gündelik evrime,
Dışarısı ıslanmış içerisi aklanmıştı, evde kalındı,
Tövbekara adanmadı yaşamlar, herkes şanslı, herkes mutlu,
Dönüp duran başların ardında saçma bir bahar sarhoşluğu,
Eros'un ölümüydü aşka bunca farklı yol katan, okları eritildi, çatal oldu,
Geç başlamış bir gün böyle yaşandı mutfakta, herkes sessizliğe doydu,
Yemeğin tadına karıştı tüm silik yazılmış anlar, insan bedeninde son buldu...

*Geleneksel bir Yunan yemeği.