Hatırımda

Bir gece seni, sen gibi sevmek...
Seni sınırın dışından, içimdeymiş gibi izlemek...
Bir bardak suyu nefes almadan, bir dikişte içmek...
Süresi kadar bir an seni düşünmek, seni istemek, geri dönmek...
Sürelere bölmek her nefes alış verişini,
Her aldığın nefeste aklına kaçmak,
Her verdiğin nefesin saçlarımda gezmesi,
Kaybolup giden günün mavisi, yerine gelen geçenin delikli karanlığı,
O karanlıkta beni gene de bulman,
Yattığımız yerden gökte gördüğümüz en uzak ışığa kadar konuşmak,
Kısaca, bırakıp gittiğin birine özlem duymak ve yapacak hiç bir şeyinin olmaması...

Tasnif Dışı Al Elma

Kendine gelmeyi bilmeyen bir dürtü,
Sürükler etekleri zil çalarak seni derin bir ormana.
Basma kalıp alınganlıklarla duvar olur kalırsın ama,
Ne o güzelim sayfalara yazdıkların unutulur, ne de kurguladığın o taç yapraklı, bol korkaklı evren...

Çok oldu mu acını yitireli,
Yol oldu mu senden alınanlar için yüreğinde beslediğin nefret ?
Kim derdi ki yerden kalkacaksın ve indiremeyecek seni bir kuvvet,
Güçleneceksin bir tek ağacın kırılan dalından.

Saklı çoklu yoksul şehir bir bir inleyecek çocuk etine değdikçe şiddetin,
Ölü her çocuktan toprağa bir tohum kalacak ki o ne filiz verir, o ne kök salar!
Kökler gök olur da boğulursun her aldığın nefeste,
O nefes ki, seni yaşatmaz ellerine bulaştıysa bir masumun şaşkın kanı...

Kimi kime sorarsın, kimi kimde ararsın, kimi kimlerden tutarsın ey yokluğunda ilahlaşan?
Cür'eti senden büyük olan bir usta, sana da hükmeder bir gün elbet, susar mısın hala?
Kadim midir ki bu toprağın ötesi berisi, kıdem midir ki beni bir yukarı bir aşağı sallayan?
Ruhum mudur içimi acıtan, yoksa bir dirhem su mudur şu gözlerden ışığa doğru coşan...

Sen sus gene, iyisi mi sus yüzüme,
Ne yanıtlansın hesaplar, ne sorulsun davalar, kül bulutunda bir can bile ses çıkaramasın.
Korka korka yaşanan hayatlar boşlukla yatışsın, birer elma verilsin herkesin eline,
Aklın sırrı sır olsun, yenmesin hiç o elma diye...