Ötekinin yakasındaydı elim sana kendimi iyi anlatırken,
Bedelini ödettim ödenmemiş kalbimden bir sızıyla,
Belkide devredildi geçmişim, şimdi bir başkasının omuzlarında,
Ağırlığımızca insanız ya, devriliveririz zaman zaman bir başkasının varlığına,
Soluğumuzdan dökülenler yük olur kalır elbet birilerinin aklında,
Silik yazan hafızamız da tozlanır zamanla, ya kullanılır yolculuklar arasında, ya kaybolur gider taşıdığıyla,
İnsana ismini Tanrı vermiş ya, hani şaşkınlıkla ilk kez yüzümüze baktığında,
Tıpkı adı verilmiş yeniler gibi bir sıfat vermiş yüküne dair,
Bedeli ödenmemiş ilk borç böylece dünyaya gelmiş,
Kadınmış, erkekmiş, hiç biri değilmiş...
Hepsi bundan işte, ödenmemiş ilk bedel bir günaha çevrilmiş,
Ademoğlu kendini ötekiyle bilmiş,
Ardında bilmediklerinden bir dağ yaratıp elmayı dişlemiş,
İsmini bilemeyen her şair gibi, aldığım sıfatlarımla yastık savaşı yaparken ben,
Noktanın bildiklerinden habersiz, kelimenin derdindeyim sizin gibi,
Yazdıklarıma anlam katmak her zaman ki gibi yarından sonra,
Sadece adem kadar yorgunum bu satırların arasında (Nokta).
Zamanın birinde bir adam vardı, kabuğundan öteye hiç bakmazdı, yolculukları boyunca yazdı, yazdıkça kabuğunu parlattı, bir kaç dostu oldu, yazdıklarını okudu, okundukça kabuklarını soydu, onlar okudukça yol şiir oldu, yüründükçe yazılanlar daha çoğu bulundu, şimdi yollarda değil adam, bütün yol arkadaşları olmasada bir kısmını paylaşıyor buradan, kabuklar hep kırılsın diye, yolculuklar hep yapılsın diye, hayat hep yazılsın diye...