Kan Kokar

Yatağımın altından çıkmış soğukkanlı korku,
Kanı çekilmiş bir masumun zindan misali aklı,
Devrik kitaplığın altında kalmış bir üçgen,
Sahibine bağımlı, tasma çekiminden kibirli köpek,
Sabunluğundan ayrı sudan nasibini almış, kuru sabun,
Terliğe yapışık akşamın artık meyvesi,
Çevremde gezindi kanımla dolmuş karanlık sineği.
O ses gerçekti, gerçek o sesten ibaretti.
Bir kedi köpeğin dişlerinde ezildi.
Ya da kör bir şoför üstünden geçti.
Asfalt kirli şimdi, sokak kan kokar.
Sinek kan kokar, sabun kan kokar, köpek kan kokar,
Yaşam cansız, zaman kan kokar,
Lekesi geçmez, akıl temizlenmez,
Vadide yankılanır çimenlerin masum sesi,
Bunun dışında pişmanlık var,
Kadın kan kokar, töre kan kokar, adam kan kokar...

Aldır Biraz Daha

Tesir ettiğinde aklının zehri,
Kalıtımsal mı diye dertlenir süt veren.
Kısa ama mutlu anlarını çerçeveler ki bilinsin yaşadığı.
Çevirmezsen yemeğini, dibini sevmezsin, tadı kaçar.
Görmezsen aynada kendini, elin bi başkasının saçlarını yolar.
Acı nedir diye sorulmalı çoluk çocuğa!
Haritaları onlar çizmeli, hatta kıtalar da yer değiştirmeli.
Savaşa oyuncakla gidilmeli ki sıkılınca ölünmesin; ölünmesin...
Kemerler o kadar sıkı ki ne pantalon düşer ne ahlakın maskesi.
Tuğlanı al eline, fırlat sana atılmadan önce.
Keskin nesneler şöyle bir dursun, nede olsa sen kesemezsin öylece.
Bir neden olmalı, gözlerinde öfke ve kibarlığınca kefilsin kibirine.
Hey geçip giden! Sen kimsin? Ben gibisin...
Göstergem sıfıra aşina, benimde iznim var geçip gitmeye.
Kesin yolumun sorgusuz ve afilli ilk dönemecinde,
Kalbime saplanan oklardan ibaret somurtur bir bilmece.
Ama onlara kalmadan sebepsizce tükendi kendini bilmez son cümle.
Önemlisin bence, kendinden gizlisin ve kayıp insanlığın sadece...